
Kurban Bayramı ve Kaçan Kurbanlıklar: Milli Sporumuz!
Kurban Bayramı denince aklınıza ne geliyor? Aile ziyaretleri, bayram kahvaltısı, çocuklara şeker mi? Bırakın bu romantik hayalleri. Gerçek bayram, sabah 7’de kaçan dana ile başlar! Bir yanda elinde ip, diğer yanda terlikle dana kovalayan dayılar… Sanki Tarım ve Orman Bakanlığı değil, Ninja Kaplumbağalar Derneği toplanmış!
Kurban Bayramı’nın resmi sporu: Dana yakalama koşusu.
Kurbanlıkla İlk Göz Teması: “Ben mi kesileceğim yoksa o mu?

Kurbanlıkla ilk göz göze geliş… İşte orada bir dram başlar. Dana size baktığında gözlerinde “Ağabey anlaşabiliriz aslında” der gibi bir bakış vardır. Ve o an anlarsınız: Bu bir bağdır. Ama ne yazık ki bu bir bayram değil, dramadır.
Bütün yıl koşmayan amcalar, dana kaçınca olimpik atlet gibi sokaklarda… Koşan dana değil, kaçan umutlardır.
Kurban Bayramı, aynı zamanda mideye bayram değildir; midemiz için bir mücadeledir. Bir evden çıkmadan “Bir tabak daha ye yavrum, bak kavurma var” denir. Diğer evde “Aç geldiniz herhalde, sofraya oturun hemen”…
Ve sonuç: Bayram sonunda herkesin göbeği bir adım önden yürür.
Kurban Bayramı, çocuklar için stratejik bir oyundur. Hangi amca daha bonkör, hangi teyze bozuk para verir… Adeta bir bayram harçlığı haritası çıkarılır. “Amca sağdan, dede soldan, halaya çarprazdan dalacağız.”
Bir çocuk için Kurban Bayramı, GTA ama parayla.
Komşu bu sene ne aldı? Dana mı, koyun mu, yoksa yine ortak mı girdi? Mahallede bu soruların cevabı, dedikodu ateşini körükler.
“Bizim Ayşe’nin kocası geçen sene tek başına dana aldı, bu sene ortak girmiş… Ekonomiye bak…”
Bayram sohbeti mi? Hayır, bu ekonomi zirvesi.
Sonuç: Kurban Bayramı, Her Şeyiyle Bizimdir
Kurban Bayramı, bol etli, çok koşturmalı, kahkahalı ve biraz da terli bir bayramdır. Kaçan kurbanlıklar, dolan mide, toplu sofralar, “Beni tanıdın mı?” diyen akrabalar… Hepsi bu bayramın tadı tuzudur.
Unutmayın: Bayram gülmek içindir. Herkese iyi bayramlar!